Kürk Mantolu Madonna – Sabahattin Ali

İlk eline aldığınızda aşk romanı olarak düşünebileceğiniz bu ufacık roman okudukça ne kadar derin ve anlamlı bir kitap olduğunu gösteriyor. İllaki kategorilendirmek istersek aşk romanı diyebiliriz ancak bunların yanısıra kitapta insanın iç dünyası, köy hayatı, Avrupa’da şehir yaşamı, tutkulu bir aşk gibi çeşitli konular mükemmel bir şekilde betimlenmiş.

Kürk Mantolu Madonna insanlarla duygusal bağlamda hiç bir iletişimi olmayan bütün ömrünü belirli bir düzene bağlamış yaşamaktan zevk almayan ve artık öleceği günü bekleyen Raif’in Almanya’da yaşadığı zamanlarda aşık olduğu Maria Puder ile yaşadıkları Maria Puder’den önce ve sonrasında Raif’in hayatını ve iç dünyasını anlatmakta. Hatta Raif ile Maria Puder arasındaki bu aşkı okuyarak öğrenen Rasim’in belkide kitabın esas anlamını açıklayabilecek bir cümlesi var . Dünya’nın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!..

Bir çırpıda okunacak olan bu kitap insanda o kadar güzel duygular uyandırıyor ki kendi adıma bu duyguları cümleye bile dökebilmiş değilim. Çünkü o duyguları ne kadar cümlelerle anlatmak istesemde kitaptaki gibi olmayacağını bildiğim için yazmak anlamsız geliyor. Anlamsız geliyor çünkü bu duyguları anlatabileceğim kelimeleri yan yana doğru şekilde getiremiyorum.

Sebahattin Ali‘nin bu muhteşem eseri insanı müthiş derecede bağlıyor. Rasim’in Raif’in iç dünyasını okumaya başladığı andan itibaren öyle bir bağlanıyorsunuz ki kitaba elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Bende bu bağlayıcılığı yüzünden kitabı bir kaç saatte bitirdim. Bu kadar sürede bitirip bu benzersiz hikayeyi okuduğum için çok memnundum ancan şu da var ki kitap bu kadar güzelken bu karar çabuk bitirdiğim için acaba hakkını veremedim diye de içimde bir şüphede doğmadı değil. Bilemiyorum üzerinden biraz zaman geçtikten sonra tekrardan bile okuyabilirim.

sebahattin-ali-kürk-mantolu-madonna

Bu güzel kitabı hala tam olarak nasıl betimlerim bilemiyorum arkadaşlar. Bundandır ki kitap size kendini betimlesin istedim ve biraz araştırma ile bulduğum ve kitabın içinde yer alan birkaç cümleyi sizlerle paylaşarak veda etmek istedim. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.

“Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.”

“Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mümkün olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz.”

“Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz?”

“İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.”

“Dünyada bir tek insana inanmıştım.O kadar çok inanmıştım ki,bunda aldanmış olmak bende artık inanmak kuvveti bırakmamıştı”

“.. Bundan sonra aradaki buzu çözmeye, bu insanların birbirlerine karşı duydukları müthiş yabancılığı gidermeye imkan yoktu. İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar. ”

“Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir