Yaşam Koçu Zırvalığı da Nedir?

yaşam-koçu

Üniversite yıllarında hayalim eğitmen olmaktı. Eğitmen dediysem aklınıza direk sınıf öğretmeni gelmesin. Ben daha çok, iş hayatı, satış, pazarlama vb. konularda spesifik eğitimler vermeyi hayal ederdim. Belki de o yıllarda üniversitemizde düzenlenen seminerler yüzünden bu hayale kapılmıştım. Bilirsiniz işte: Konuşmacı sahneye çıkar, alkışlanır, etkileyici bir iki hikaye anlatır ve bir anda idolünüz oluverir. Aslında buraya kadar yanlış olan bir şey yok. Halen daha bunu yapmak isterim. Belki de yaparım bilemiyorum.

Eğitmenlere saygım sonsuz. Örneğin bir matematik eğitmenine, yazılım eğitmenine, arkeolog, profesör yada kaporta ustasına saygım sonsuz. İleri derece branş olması da şart değil. Ben bunu biliyorum, gel sana öğreteyim diyen her üstadıma saygım sonsuz. Yeter ki bana neyi öğretebileceğini söylesin. Bildiği şeyin bir adı olsun. Saygı duyduğum gibi, ben de eğitmek olmak, insanlara bilgi ve tecrübelerimi aktarmak isterim.

Beni bu konuda kararsız bırakan, şevkimi kıran etken neydi diye sorarsanız, yaşam koçu adında boş adamların türemesiydi diyebilirim. Beni seminer salonlarından nefret ettirdiler.

Düşündüğümüz zaman, Yaşam Koçu ne anlama geliyor? Yaşamayı öğreten kişi mi? Bu kavram tam olarak neyi ifade eder? Ağzımızdan yemek yememiz ve yemekleri daha rahat sindirebilmek için dişlerimizle parçalayarak yutmamız gerektiğini anlatmaz heralde.

Durun ben söyleyeyim: İnanırsan yaparsın, hayatta nereye varmak istersen rotanı oraya çevir. Dünyayı ters görmek istersen amuda kalk, evrene mesaj gönder gibi sözler bana çok tanıdık geliyor.

İyi ama bunu bizim atalarımız yüzyıllar önce söylemişti zaten. “İnsan bir şeyi çok isterse o olurmuş” veya “Bir insana kırk kez aynı şeyi söylersen, söylediğin şeye inanırmış” bir diğeri de “İnanmak, başarmanın yarısıdır”

Bakın bu cümleler tekrarın ve şartlanmanın gücünü anlatıyor. İnanmanın, inançlı olmanın önemini vurguluyor zaten. Birileri bunun adını, evrene mesaj göndermek olarak değiştirince yeni bir şey icat ettiğini zannediyor. Sonra da bu değerli mucitlerin adı, Yaşam Koçu oluyor. Hadi ordan!

Yaşam Koç’u Tanımında Der ki:

  • Hayatınızı kolaylaştıracak çözümler sunarız.
  • Size yeni bakış açısı kazandırırız.
  • Kararsız kaldığınız noktalarda yada sıkıştığınızı düşündüğünüzde içinde bulunduğunuz durumdan çıkmanızı sağlarız.
  • Mutluluk, huzur, sağlık isteyen herkese kucak açarız.

Hızlı Adam Der ki:

Hangi ilimle? hangi vasıfla? Hangi eğitimle? Hepsinden önemlisi hangi konuda?

Yaşam Koçu ve Çekirgesi Arasındaki Diyalog [KURGU]

Koç’un Çekirgesi:
-Mesela bana hangi konuda çözümler sunabilirsin? Pozitif ol, evrene mesaj gönder dışında spesifik bir uzmanlığın var mı? Ben AutoCAD programıyla ilgili bir problem yaşıyorum. Teknik çizim bilgin var mı? Muhtemelen yok. Çözüm ne peki?

Yaşam Koçu:
-İyi bir teknik çizim eğitmeninden destek almanızı tavsiye edebilirim…

Koç’un Çekirgesi:
Hmm… Vay be! Adam adeta zeka küpü. Bu kimsenin aklına gelemezdi. Gerçekten koçmuş. Verdiğim para helali hoş olsun. KOÇÇUM benim…

Peki yaşam koçum, saplantılarımı değiştirmek için bakış açımı değiştirmeye ihtiyacım olduğu söyleniyor. Bana nasıl yardımcı olurdunuz? bildiğim kadarıyla saplantılar psikiyatristlerin bile en uzun tedavi süreçlerini oluşturuyor. Siz de psikiyatrist misiniz?

Yaşam Koçu:
-ee.. onun gibi bir şey aslında. Neticede bizler de bu işin eğitimini ve sertifikasını alıyoruz. Yaşam koçluğu bir meslektir. Dolayısıyla eğitimi vardır.

Koç’un Çekirgesi:
-Kaç saat? ya da kaç yıllık bir eğitimden bahsediyoruz?

Yaşam Koçu:
-1-2 aylık kurslar var. Bazıları 1 yıl kadar sürebilirken internette online sertifika veren eğitim birimleri de var.

Koç’un çekirgesi bu aşamada psikolog ve psikiyatristlerin neden yıllarca eğitim aldığını anlamaya çalışır. Ne gerek var ki?

Koçun Çekirgesi:
-Tanımlarınızdan bazılarında sıkıştığınız noktadan çıkmanızı sağlarız demişsiniz. Paraya sıkıştım koç. 100 tl ateşler misin?

Yaşam Koçu: (Splinter usta edasıyla)
-Sana balık vermem hiçbir şeyi çözmez. Balık tutmayı öğrenmen lazım. Fakat benim hiçbir konuda uzmanlığım olmadığı için git biryerlerden eğitim al bence.

Koç’un Çekirgesi:
-Hani sıkıştığım noktalardan çıkarıyordun. Senin uzmanlık alanın ata sözlerini derleyip sunmak mı? Tamam kabul bana para ödeyecek halin yok. Benim sana para ödemem gerekiyor da ne için ödeyeceğimi bilemedim. Şuana kadar bana dünya klişelerini süsleyip sunmaktan başka bir şey yapmadın.

Yaşam Koçu:
-Bardağa boş tarafından bakarsanız hayatınız hüsran olur. Bardağa dolu tarafından bakın. Bu şekilde size sağladığım katkıyı daha net görebileceksiniz.

Koç’un Çekirgesi:
-Mutluluk, huzur, sağlık istiyorum. Sağlık konusunda özellikle, sağlıklı beslenmem gerektiğini kabul ediyorum. Diyetisyen tarafınız varsa bana kucak açın lütfen. Bir de huzur demişsiniz. Huzur için bana kucak açar mısınız? Kucağınızda ne var bilmiyorum ama okadar övündüğünüze göre iyi bir şey olmalı???

Yaşam Koçu:
-Size kucağımız [SANSÜR] herzaman açık. 100 TL yeterli.

Koç’un Çekirgesi
-Paran sehpanın üzerinde. Ben çıktım. bye…

Bu kurgu diyalog, konu hakkındaki düşüncelerimi aktarmış olmalı. Eklemek istediğim birkaç cümle daha var.

X bir yaşam koçuna ait web adresinin birinde şöyle bir tanım gördüm:

Yaşam Koçluğu, akıl ve ruh sağlığı yerinde olup, hayatında geldiği noktada kendisini mutsuz hisseden, aradığı yönü bulamayan ya da o yöne doğru nasıl ilerleyeceğini bilemeyen kişiler içindir.

Altı çizili kısmı tekrar okumanızı rica  ediyorum. Yaşam koçu bu aşamada size terapist ve psikolog olamayacağını; psikiyatr hiç olamayacağını açıkca itiraf ediyor. Akıl sağlığı yerinde olan biri yaşamak için koç’a ihtiyaç duymaz zaten.

Kişisel gelişim’in ismini koyamadığımız zaman böyle anlamsız mesleklere dönüşebiliyor. Daha öncesinde yazdığım “Kişisel Gerileyiş Kitaplarına Dikkat” başlıklı makale yine bu konuyu destekler niteliktedir. Eğer ortada “gelişim” kelimesi varsa muhakkak bir de alanı olmalıdır. Hangi konuda gelişim?

Ekşi Sözlükte, üyenin biri yaşam koçluğunun tanımını: Eğreti gelin olmak, şeklinde açıklamış. (YORUMSUZUM) 🙂

Yazar Hakkında: Annemin anlattıkları ve benim hatırladıklarıma göre 5 yaşımdayken gazetedeki araba resimlerini makasla kesip biriktirirmişim. Bozuk para saymayı da yine 5-6 yaşımda öğrenmişim. Bu durum dedemin çok hoşuna gittiği için bana saydırmak üzere bozuk para biriktirmeye başlamış. Çelik kasadan bihaber olan ben, sahip olduğum bozuk paraları muhafaza edebilmek için konserve kutusuna benzeyen kumbaralardan almışım. 7 yaşımda ise oynamadığım oyuncaklarımı mahallede satarak ticarete başlamışım. O gün bugündür ticareti ve para kazanmayı severim. Gelirinizi arttıracak ve iş hayatınızda hızınıza hız katacak makaleler okumak isterseniz benim bloğuma da beklerim. www.HizliAdam.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir